2512559928
İkiz Alev Kılıçları
Ebediyen Yarım
Gömdüğüm adam, babam değildi artık. Farklı bir adamdı, yıldızlardan düşen kılıç onu mest etmiş ve yozlaştırmıştı. Keşke hiç eline geçmeseydi... Kılıcı ben çocukken bulmuştu. O günden sonra her gece kâğıtlarına bakmaya başladı. Uzun, seyrek saçları yağdan topak topak olmuş, yüzünü kapatıyordu; kılıç daima kucağında dururdu, saçları kılıca kadar uzanırdı. Kambur oturduğu için onu salkım söğüde benzetirdim. Dönüp bana bakmazdı bile. "Söyle bana, ikizin nerede küçüğüm?" Kılıca böyle fısıldayıp dururdu. "Bana gel, beni bütün eyle." Yıllar sonra kendimi aynı babam gibi masamda kambur oturur vaziyette buldum. Son dileği, kılıçla birlikte gömülmekti. Ben de gömüverdim. Doğru şeyi mi yaptım? Elinde kılıçla ölmemiş olabilir ama bir kılıç yüzünden öldüğü kesin.
Harita konumu
1. Sayfa
Yıldız Yağmuru Destanı
Diyarımız, zamanında çorak bir beyabandan ibaretti. Gökyüzü koyu, kapkara bir katranla kaplıydı. Bir gün birden asuman yarıldı ve göz kamaştıran bir deniz görüldü. Bir yıldızlar tufanı başladı, ufuğumuzu dolduran parlak noktalar ardında rengârenk rüzgâr izleri bıraktı. Yere çakılan yıldızlar, yer kabuğunu yarıp parçaladı. Nihayet dağlar, vadiler ve denizler doğdu fakat yıldızların hepsi diyarımıza can vermeyecekti. Bazısı, diyarımızın canını almaya gelmişti. Göklerden iki kılıç düştü, biri küçük, biri büyüktü ve kaymak taşı tepelerimize saplandı.Biri bembeyaz karların ve centiyan yapraklarının arasında, diğeri ise ağzı göklere bakan bir mağaranın içinde duruyordu. Bu kılıçlar, kötüye alamet miydi? Yoksa ebedî göklerde gerçekleşen ebedî bir düellonun yadigârları mıydı? Kadimlerden kalan bir armağan mıydı? Bu soruların cevabını asla alamayacağız.
Harita konumu
2. Sayfa